
HULUSİ : Ne yapıyorsun?
BEHZAT : Ruhumu dinlendiriyorum.
HULUSİ : Aman dikkat et de sonra uyuyakalmasın.
BEHZAT: Sen merak etme. Benim ne zaman içim geçse, ruhum hemen toparlanır ve ayağa kalkar.
HULUSİ : "Ruhunu Kaybeden Cihanı Kazansa Ne Çıkar" demiş Victor Hugo haberin var mı?
BEHZAT : Şimdi bu güzel hatırlatmayı neden yaptın anlayamadım. Ruhumu dinlendirirken neden kaybedeyim ki?
HULUSİ : Benden söylemesi. Gerçi her ruh kendi bedeninden asılır. Böyle bir söz var mıydı yoksa ben mi uydurdum şimdi. Neyse konumuza dönelim. Yani sen diyorsun ki 'bende koordinasyon tamdır."
BEHZAT : Kesinlikle öyle. Ruhu dingin tutacak, bedene terk ettirmeyeceksin. Bedene dil öğretip, ruhu ilim ve bilime sevk edeceksin. Ruh ve bedeni sağlık taramasından geçirteceksin.
HULUSİ : Göz, diş, sınav kağıdı taraması gibi mi yani.
BEHZAT : Neden olmasın! Sen ruhu hafife mi alıyorsun? Gelirken üç kere kapıyı çalması "Ey Ruh!" unvanının elinden alınmasına engel değil.
HULUSİ : Stefanzweg ne demiş biliyor musun? "Ruhunu geniş tutmasını erken öğrenebilmiş kişi, sonraları dünyayı içine sığdırabilir"miş. Ne kadar hakikatli bir söz değil mi?
BEHZAT: Hımm harika! Şimdi senden bir şey rica edebilir miyim?
HULUSİ : Tabi ki.
BEHZAT : Ruhum ve beni yalnız bırakman mümkün mü acaba. Sensizliğe o kadar çok ihtiyacımız var ki.
Aysel AKSÜMER
Son Güncelleme: Cuma, 12 Ağustos 2011 21:34