Ehlileştirme
Çevrelerine uymak için kendilerini yontanlar,tükenip giderler. R.Hull
Yeni bir insan doğduğunda tüm insanlık bu insanı kendi kurallarına uyarlamak için âdeta seferber oluyor. Tüm kuralları onun zihnine empoze etmeye çalışıyor. Bunu da başarıyor.
Ne iyidir ne kötüdür, ne güzeldir ne çirkindir, ne doğrudur ne yanlıştır,.. gibi binlerce kavram, kural. Önce çocuğa şeylerin -eşyaların, cisimlerin- ismi öğretilir ; Anne, baba, mama , süt, ... vs. Sonra ev bireyleri, okul ve televizyon aracılığı ile nasıl yaşamamız gerektiği öğretilir. Tüm bunların hepsi, biz doğmadan önce toplumda hazır bir halde vardı . Toplum bunları öğretebilmek için anne babayı, okulu, dinleri kullanıyor.
Okula gittiğimizde, tüm dikkatimiz öğretmenin bize verdiklerine odaklandı. Evde anne babamız , abla ve abilerimiz, diğer akrabalarımız tarafından bizim zihnimize, âdeta çengel atılarak, tüm bu kavram ve kurallar bize doğru olup olmadığını sorgulama fırsatı, seçeneği bile verilmeden zihnimize adeta kazındı.
Anne babamızı biz seçmedik, ırkımızı biz seçmedik milliyetimizi biz seçmedik, dilimizi, dinimizi biz seçmedik hatta ismimizi bile biz seçmedik.
Toplum tarafından çocukluk çağında bize verilen bilgileri zihnimizde depoladık ve bu bigilerin doğru olduğunu otomatikman kabul etttik ve bu bigilerle anlaşma imzaladık. Bu bilgiler bizim inançlarımızı oluşturdu. Çocuk olarak yetişkinlerin söylediği herşeye tartışmasız inanırız. Bunlara karşı çıkmak olanaksızdır. Belki zaman zaman direnmek istemişizdir ama yeterince güçlü değilizdir ve karşımızdaki bu inanılmaz güç karşısında boyun eğmekten başka seçeneğimiz ne yazık ki yoktur. Bu sürece ehlileştirme süreci adını verebiliriz.
Ehlileştirme sürecinde, tıpkı hayvanların ehlileştirilmesinde olduğu gibi ceza ve ödül yöntemi kullanılır. Çok sevdiğimiz çocuklarımıza da aynı kedilere, köpeklere uygulanan yöntemi uygularız. Şu anda bu gerçeği kabullenmekte zorlandığınızı hissediyorum. Hayvan kelimesi bizi rahatsız ediyor. Ama ne yazık ki gerçek bu, hoşumuza gitsin gitmesin. Yetişkinlerin istediği gibi davrandığımız da “iyi kızsın”, ”iyi çocuksun”,”aferin” diye ödüllendirildik. Onların istediğini yapmadığımızda “kötü kız”, “kötü çocuk”olduk. Bir süre sonra bu ödül ve ceza sistemine o kadar alışırız ki artık kendimiz olmaktan çıkarız. Ödül almak için veya cezadan kurtulmak için, insanların bizden beklentileri doğrultusunda davranmaya başlarız. Yıllar boyunca süren bu durum yetişkin olduğumuzda da devam eder. Sonuçta kendimiz olmayan bir kişiliğe bürünürüz. Tek amacımız vardır artık, oda yakın çevreden başlıyarak başkalarını memnun etmektir.
Kendimiz olmaktan korkarız, çünkü kendimiz olunca reddedilmekten korkarız. Annenin inançlarının, babanın inançlarının, toplumun inançlarının , dinin inançlarının bir kopyası oluruz.
Ehlileştirme okadar güçlüdür ki, artık hayatımızın bir parçası olmuştur. Artık bizi kimsenin ehlileştirmesine ihtiyaç duymayız. Öyle iyi eğitiliriz ki, artık kendi ehlileştiricimiz kendimiz oluruz. Kendimiz üzerinde de aynı ödül , ceza sistemini uygularız. İçimizde ki yasa kitabına, inançlarımıza ters bir şey yaptığımızda kendimizi cezalandırırız.
Şimdi şöyle bir arkanıza yaslanın ve de gözleriniz kapayarak düşünün. Kendimizi ödüllendirdiğimiz veya cezalandırdığımız anları düşünün. Sizce hangisi daha fazla? Sanırım ödüllendirme oldukça az sayıda. Kendimizi nekadar çok sık cezalandırdığımızı farkedersiniz. Burada somut bir örnek vermek istıyorum.İ şinize gitmek üzere evinizden çıktınız otobüse veya minübüse bindiniz , bir bakıyorsunuz cüzdanınızı evinizde unutmuşsunuz. Hemen kendimize söylenmeye başlarız,” aptal kafa”,” salak “ nasıl unutursun diye kendimizi cezalandırırız. Halbuki belki yıllarca hergün cüzdanınızı yanınızda taşıdınız. Ama kendinizi hiç ödüllendirmediniz. Tek bir hata yaptığımız zaman ise, hemen kendimizi cezalandırdık.
Acaba zihnimize yüklenen bu yasa kitabı ne kadar doğrudur. İşte bunu yetişkin olarak düşünmeye başladığımız zaman, hastalığa teşhis koymaya başladık demektir. Yasa kitabı yanlış olsa bile, bize güven içinde olduğumuz hissini verir. İnançlarımızın doğru olmadığını düşünmeye başlasak dahi, kurallara karşı gelmek bizde suçluluk duygusu ve utanç yaratır.
Istırap, intikam, kızgınlık, şiddet, adaletsizlik, savaş, terörizm dünyamız daki altı milyar cıvarındaki insanları ve oluşturdukları toplumları sarmış durumdadır.
Ülkelerde bunlar farklı boyutlarda olabilir. Ve hemen hemen her toplumda insanlar bir arayış içerisindeler. Mutluluk arayışı ! Bu mutsuzluğumuz, huzursuzluğumuzu yaratan bu ehlileştirilme süreci midir ? Acaba ehlileştirildiğimiz sırada uygulanan kural ve kavramlar yanlış mı ? Ne dersiniz?
Son Güncelleme: Çarşamba, 27 Kasım 2013 09:50